BY: Büşra Çınar

Genel

Comments: Yorum yapılmamış

Psikoterapi Nedir?

Psikoterapi sürecinin denizciliğe benzediğini düşünebiliriz. Hayat denize, kişinin hayatta kapladığını varsaydığı yer gemiye, kişi kaptana, terapist ise kılavuz kaptana benzetilebilir. Kişi kendi hayat gemisini kullanmakla yükümlüdür çünkü kaptan odur ve sorumluluk ona aittir. Ancak gemisini kullandığı alanda başka gemiler ve hayat denizinde fırtınalar, girdaplar ve su altında göremeyeceği çıkıntılar olabilir. Burada devreye kılavuz kaptan yardımı yani terapist girer. Kişinin hayat denizinde gemisini minimum risklerle güvenli denizlere ulaştırmasında kılavuzluk yapar.

 

Psikoterapi nedir? dendiğinde birçok kişinin aklında bir divana uzanıp, çocukluğunuzu anlattığınız ya da terapistin size akıl verdiği bir resim canlanabilir. Peki gerçekte psikoterapi nedir, ne değildir? Psikoterapi, gerekli eğitimleri almış bir uzman eşliğinde duygularınızı, düşüncelerinizi, kendiniz ve diğerleriyle ilgili inançlarınızı, kişisel yaşantılarınızı güvenli bir biçimde keşfetme sürecidir.

 

Genel olarak, insanların duygusal ve davranışsal sorunlarını çözerek ruh sağlıklarını geliştirmeye ve korumaya yönelik teknikler şeklinde tanımlanan psikoterapi, günümüzde giderek popülerlik kazanmaya başlayan bir uygulama alanıdır. Psikoterapi süreçlerinde bireylerin tutum ve davranış bozuklukları, sosyal alandaki sıkıntıları veya psikolojik kökenli bedensel rahatsızlıkları üzerinde çalışmanın yanı sıra, kişilik gelişimi, duygusal ihtiyaçların tespit edilmesi ve kişilerarası ilişkilerin geliştirilmesi konularında da çalışılmaktadır. Kısacası psikoterapi, bireylerin duygusal çatışmalarını çözümlemek; korku, kaygı, gerilim, öfke, çökkünlük, üzüntü veya utanç gibi olumsuz duygularını hafifletmek ve yaşantılarındaki uyum düzeylerini arttırmak amacıyla kullanılan ve bilimsel olarak geçerlilikleri kanıtlanmış yöntemler bütünü olarak tanımlanabilir.

 

İyi bir psikoterapi süreci öncelikli olarak terapist ile danışan arasında kurulan ilişkinin kalitesine bağlıdır. Danışanın gerçekte olduğu haliyle kabul gördüğünü, yargılanmadığı ve kendisiyle empati kurulduğunu hissetmesi, güvene dayalı olumlu bir terapi ilişkisinin temelidir. Bu nedenle danışan terapistini seçerken bu özellikleri dikkate almalıdır. Öte yandan, terapi sürecinin başarıyla tamamlanabilmesi için seansların düzenli olarak devam ettirilesi oldukça önemlidir. Bu nedenle eğer danışan terapistiyle anlaşamadığını düşünmeye başlarsa, doğrudan terapiyi sonlandırmak ve başka terapistler aramak yerine, öncelikle durumu terapistiyle paylaşma yoluna gitmelidir. Bu paylaşım her iki taraf içinde büyümeye hizmet edecek geribildirimler sağlayabilir.

 

Psikoterapi süreci, belli bir kuramsal temele dayalı olarak geliştirilmiş ilkeler bütünüdür. Dolayısıyla psikoterapist bu yaklaşımın kuramsal ve uygulamalı eğitimini alarak uzmanlaşmış olmalıdır. Bu özelliği bakımından psikoterapi alanı, “yaşam koçluğu”, “kişisel gelişim uzmanlığı” vb. süreçlerden ayrılmaktadır. Bu nedenle, psikoterapi sürecine başlarken alanında uzman bir terapist seçimine özen göstermek gerekir. Tıp fakültelerinden mezun olarak psikiyatri uzmanlıklarını tamamlamış olan hekimler daha sonra belli bir psikoterapi ekolü üzerinde uzmanlaşarak psikoterapist olabilirler. Ayrıca, üniversitelerin psikoloji, psikolojik danışmanlık ve rehberlik veya sosyal hizmetler bölümlerinden mezun olanlar lisans eğitimlerinin üzerine klinik psikoloji alanında yüksek lisans yaparak psikoterapi eğitimi alabilirler. Ancak iyi bir psikoterapist olmak için çoğu zaman yüksek lisans eğitimi yeterli olmamaktadır. Terapistlerin klinik psikoloji doktora programlarını tamamlayarak veya ilgi duydukları terapi ekollerinin kuramsal ve uygulamalı eğitimlerinden yararlanarak uzmanlıklarını geliştirmeleri son derece önemlidir.

 

Psikoterapi süreci yalnızca birtakım psikolojik rahatsızlıklar yaşayan bireyler için değildir. Kişisel gelişimini pekiştirmek, kişilerarası ilişkilerini geliştirmek ve sosyal hayattaki yerini daha doyumlu hale getirmek, yaşamında hissettiği tıkanıklıkları çözmek, hayatına renk ve anlam katmak isteyen herkes psikoterapiden yararlanabilir. Dolayısıyla psikoterapi almak utanılacak bir şey değildir. Asla kişinin “deli” olduğu ve normal yollarla tedavi edilemediği için bu yönteme başvurduğu anlamına gelmez. Tam tersine, kişinin kendi hayatıyla ilgili olarak sorumluluk alabildiğini, olgunlaşıp zenginleşmek ve yaşamını daha anlamlı hale getirmek için adımlar atabildiğini ve kendi duygusal ihtiyaçlarının peşinden gidebildiğini göstermektedir. Bu nedenle, günümüzün stres ve rekabet dolu dünyasında psikolojik travmalarıyla başa çıkmak ve kişisel gelişim yönünde büyüyüp zenginleşmek isteyen herkesin psikoterapi sürecinden yararlanması önerilebilir.

BY: Büşra Çınar

Genel

Comments: Yorum yapılmamış

Psikolog İle Ne Zaman Görüşülür?

Psikolojik rahatsızlıklar ve duygusal zorluklar farklı insan grupları üzerinde ayrımcılılık yapmaz. Her etnik gruptan, birçok farklı sosyoekonomik statüden, farklı yaşlardaki kadınları ve erkekleri etkiler. Bu rahatsızlıklar kişinin düşünme yetisini, duygularını ve davranışlarını bozabilir. Bireyin okulda veya işteki günlük yaşamını etkileyebilir, ailesiyle veya arkadaşlarıyla olan ilişkilerini ciddi boyutlarda bozabilir.

 

Psikoterapinin en temel  amacı rahatsızlık belirtilerini ortadan kaldırmak, böylece kişinin yaşamını yeniden verimli bir biçimde keyif alarak sürdürmesini sağlamaktır. Bununla birlikte psikoterapi yalnızca duygusal-zihinsel rahatsızlıklarla sınırlı değildir. Kişi, hayatındaki problemlerin üstesinden gelemediğini düşündüğünde, duygusal açıdan iyi hissetmediğinde, her zamanki haline göre farklılıklar hissettiğinde psikologla veya psikiyatrla görüşebilir.

 

İnsan dönem dönem baş edemeyeceği psikolojik zorluklarla karşılaşabilir. Böyle durumlarda alanında uzman bir psikologtan yardım almak belki de en mantıklı seçimdir. Hangi durumlarda psikoloğa gitmeniz gerektiğini belirten bazı işaretler vardır.

 

1-) Bunalmış hissediyor ve her gününüz zorlu geçiyorsa

Yaptığınız işten veya genel yaşantınızdan son zamanlarda hiç memnun değilseniz, üzerinizde sürekli bir baskı hissediyor ve bunun üzerinden gelemeyeceğini düşünüyorsanız psikoloğa gitmek için doğru bir zamandasınız.

 

2-) Gergin bir aile hayatınız varsa
Sizi en fazla rahatlatacak ve destek olacak ailenizle aranız iyi olmayabilir. Bunun için kendinizi hem suçlu hem de yalnız hissedebilirsiniz. Bu konuda sorunun içeriğine bağlı olarak bireysel terapiye veya aile terapisine başvurabilirsiniz.

 

3-) Çevreniz bir psikoloğa gitmeniz gerektiğini söylüyorsa
Size en yakın olan insanlar bazen bulunduğunuz ruh halini sizden daha iyi gözlemleyebilir, sizin göremediğiniz şeyleri görebilir. Özellikle depresyon içindeyseniz kendinizle ilgili bazı konulara tarafsız yaklaşmanız zordur. Sizi seven insanların tavsiyelerine kulak vermelisiniz.

 

4-) Sürekli aynı şeyler için kaygılanıyor ve yakınlarınızı yıprattığınızı düşünüyorsanız
Ruhsal rahatsızlıklarda en sık görülen şeylerden birisi aşırı düşünme ve sürekli kaygıdır. Son zamanlarda bunlardan ötürü çok bunaldığınızı ve etrafınızdakileri de bunalttığınızı düşünüyorsanız, kaygı sorunlarına terapinin çok yardımı olduğunu unutmayın.

 

5-) Kendinizi “acaba bir psikoloğa mı gitsem” derken buluyorsanız
Son zamanlarda aklınızdan çok sık bir psikoloğa gitme düşüncesi geçiyorsa bunun için harekete geçin. Kendi hislerinizin en iyi siz farkında olursunuz. Ayrıca sıkıntılarınız için harekete geçiyor olmak size iyi gelecektir.

 

6-) Kaygı, üzüntü, uykusuzluk, umutsuzluk veya takıntı belirtileri
Bu rahatsızlıklardaki belirtileriniz son zamanlarda çok artmışsa ve kendi başınıza üstünden gelemiyorsanız bir yardım almak sizin için en iyisidir. Bu alanda uzmanlaşmış bir psikoloğa gitmek süreci çok çabuk atlatmanızı sağlayacaktır.

 

7-) Hayatınızda köklü değişiklikler yaşadıysanız
Ölüm, ayrılık ve hatta taşınma gibi sebepler bile psikolojimizin bozulması için yeterli nedenlerdir. Bu sebeple hayatınızda bu gibi köklü değişiklikler yaşadığınızda üzerinizde hissettiğiniz baskıyı ciddiye alın. Kendi kendinizi yiyeceğinize duygularınızı uzman birine anlatmak size çok daha iyi hissettirecektir.

 

Tabi ki, bir psikolojik rahatsızlık veya kriz anı yaşayanlar dışında, psikoloğa gidenlerin sayısı oldukça az. Ancak terapi süreci ‘sağlıklı’ bir birey için de son derece faydalı olabilir. Bu faydaların başında ise, kişinin kendisini daha iyi anlaması ve hayatına farklı bir perspektiften bakabilmesi geliyor. Kısa süreli bir psikoterapi, kişinin kendisini daha iyi tanımasına yardımcı olur. Psikoloğun desteği ile birlikte birey, günlük hayatın sancıları, iş ve özel hayat dengesi, ilişkileri, hedef ve hayalleri ile ilgili pek çok konuda bir farkındalık kazanabilir.

 

Kaynak: https://www.psychologytoday.com/blog/isnt-what-i-expected/201506/6-signs-you-might-want-call-therapist

BY: Büşra Çınar

Genel

Comments: Yorum yapılmamış

Kimler Bireysel Danışmanlık Almalıdır?
Psikolojik Desteğe İhtiyacım Var Mı?

Birçok kişi duygusal olarak kendini kötü hissetmesine, hayatını işlevsel olarak devam ettirmekte zorlanmasına veya sosyal hayatında sıkıntı yaşamasına rağmen psikolojik desteğe ihtiyacı olup olmadığına karar vermekte zorlanabilmektedir. “Psikolojik destek almak istiyorum” diyen kişi şu gibi söylemlerle psikologlara başvurabilmektedir.

 

“Hayattan keyif alamıyorum, hiçbir şey bana zevk vermiyor.”

“Diğer insanların söylediklerini çok kafama takıyorum. Bu yüzden içimden geldiği gibi davranamıyorum.”

“Bu aralar evden çıkmayı geçin yataktan çıkmak bile istemiyorum. Depresyonda gibiyim ve bununla mücadele etmekte zorlanıyorum.”

“Kendimi sürekli öfkeli hissediyorum. Dönem dönem insanlara patlıyorum ve bundan çok rahatsız oluyorum.”

“Sanırım hayattan ne istediğimi bilmiyorum. Sürekli başkalarına göre şekil alıyormuş ve onların isteklerini gerçekleştiriyormuş gibi hissediyorum.”

“Sürekli bir duygu seli içinde gibiyim. Kafamın içi çok dolu ve susturamıyorum.”

“Eşimle sürekli tartışıyoruz. Beni hiç dinlemiyormuş gibi hissediyorum.”

Duygularımı anlamıyor ve sürekli beni suçluyor. Bununla mücadele etmekten çok yoruldum.”

“Çocuğumuz ergenlik dönemine giriyor ve davranışlarında farklılıklar görüyoruz. Eşimle ona karşı nasıl davranmamız gerektiğini zaman zaman bilemiyoruz. Bu yüzden hatalarımızı görmek veya alternatif çıkış yolları bulabilmek için profesyonel desteğe ihtiyacımız olduğunu düşündük.”

“Sevgililik ilişkilerinde çok zorlanıyorum. Bir sevgilim olsun istiyorum; ama biri bana yaklaşmaya kalktığında korkuyor ve hemen geri çekiliyorum.”

“Etrafımdaki insanlar beni anlamıyormuş gibi hissediyorum. Ya da ben kendimi başkalarına anlatmakta zorlanıyorum.”

“Ailemin, arkadaşlarımın içindeyken bile kendimi çok yalnız hissediyorum. Sanki az sonra bulunduğum ortamdan çekip gitsem beni fark etmeyeceklermiş gibi geliyor.”

“Bir süredir mücadele ettiğim bir cinsel işlev bozukluğuna sahibim.”

“Çok kolay kırılıyorum. Eleştiriye bir türlü tahammül edemiyorum ve bu duygular beni işimi yapmaktan alıkoyuyor.”

“Çok çalışıyorum; ama etrafımdaki insanları bir türlü memnun edemiyorum.”

“Duygularım çok çabuk değişiyor. Kendimi bazen çok iyi ve mutlu hissederken bir anda kendimi mutsuz, üzgün ve tükenmiş hissediyorum. Bu değişimin sebebini bir türlü anlamıyorum.”

“Belirli korku ve kaygılarım var. Bunlarla baş etmekte zorlanıyorum.”

“Kendimi güvenim o kadar az ki herhangi bir şeyi yapacak gücü kendimde bulamıyorum.”

“Çok kararsızım. Hayatımla ilgili önemli bir karar vereceğim zaman içimde büyük bir sıkıntı duyuyorum ve o kararı bir türlü veremiyorum.”

“Eşim beni terk etti. Kendimi çok güçsüz ve yalnız hissediyorum.”

“Annemi ve babamı bir türlü anlamıyorum. Beni sürekli boğuyorlar, ne yapmam gerektiğini söylüyorlar, devamlı ensemde bekliyorlar. Kendimi hapishanede gibi hissediyorum.”

“Bütün partner ilişkilerim sorunlu bir şekilde sonlandı. Hayatıma giren kişiye önce deliler gibi aşık oluyorum, sonrasında bir şey oluyor bir anda ondan nefret eder hale geliyorum ve ışık hızıyla o insandan uzaklaşıyorum. Ne oluyor bir türlü anlayamıyorum.”

“Annemle sürekli kavga ediyoruz. Benim için hayat cehennem gibi.”

“Boşanmayı düşünüyorum; ama bunun doğru bir karar olduğundan emin değilim.”

“Panik atağım var. Uzun zamandır ilaç tedavisi görüyorum. Ama artık ilaç kullanmaktan yoruldum. Bunun sebebinin ne olduğu öğrenmek ve bundan kurtulmak için çalışmak istiyorum.”

“Sanki içimde iki ses var ve biri sürekli yapmak istemediğim ve sonrasında kendimi kötü hissedeceğim şeyleri yapmamı söylüyor.”

“Çocuğumun davranış problemleri var. Ona karşı nasıl davranmam gerekiyor?”

“İsteklerimi insanlara söylemekte veya onlara hayır demekte zorlanıyorum.”

BY: Büşra Çınar

Genel

Comments: Yorum yapılmamış

BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ NEDİR?

Bilişsel davranışçı psikoterapi psikoloji ve psikopatoloji (ruhsal rahatsızlıklar) alanındaki bilimsel bulgulara dayalı olarak geliştirilmiş, bilimsel ilkelerin psikoterapi alanında uygulanmasıyla ortaya çıkmış çağdaş bir psikoterapi yöntemidir. Psikoterapi, ruhsal rahatsızlık veya sorunları sözel etkileşim yoluyla (görüşmelerle) çözme tekniğine verilen genel addır. Bilişsel davranışçı terapi ruhsal rahatsızlıkları açıklarken ve nedenlerini araştırırken psikoloji biliminin verilerine dayanır. Bu rahatsızlıkların çözümünde kullandığı sözel ve davranışsal yöntemler de aynı şekilde bu bilimsel ilkelere ve öğrenme kuramlarına dayalıdır. Ortaya konan bu tedavi yönteminin etkinliği bilimsel olarak sınanmış ve yüzlerce klinik araştırmayla birçok ruhsal rahatsızlıkta etkili olduğu görülmüştür. Dayandığı temel itibarıyla diğer psikoterapilerden farklı olan bilişsel terapinin tedavi uygulamaları süreç ve içerik olarak yapılandırılmıştır. Öncelikle kişinin güncel sorunlarına odaklanır, süre olarak daha sınırlı ve daha çok sorun çözme hedeflidir. Bilişsel terapi sadece başvuranların güncel sorunlarını çözmez, aynı zamanda bütün yaşamları süresince sorunlarını çözmekte kullanabilecekleri özel birtakım beceriler de öğretir. Bu beceriler çarpık düşünceleri saptamak, inançlarını değiştirmek, çevreyle yeni ilişkiler kurmak ve davranış değişikliğidir.

 

BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİNİN ALTINDA YATAN KURAM NEDİR?

Bilişsel davranışçı terapi bilişsel modele dayanır, bunu basitçe ifade etmek istersek, olayları algılama biçimimizin bizim duygusal tepkilerimizi etkilediği gerçeği bilişsel davramışçı terapinin ana çıkış noktasıdır. Yani “OLAYLARI OLDUĞU GİBİ DEĞİL, OLDUĞUMUZ GİBİ GÖRÜRÜZ.” Örneğin, bu yazıyı okurken okuduklarımızı bir değerlendirmeye ve yoruma tabi tutarız. Bu satırları okuyan bir kişinin “Çok güzel, tam benim aradığım tedavi türü.” şeklinde düşündüğünü varsayalım. Bu kişi kendisini mutlu, hevesli hissedecektir. Bir diğer kişinin ise buraya kadar yazılanları okurken aklından “İyi gibi görünüyor ama ben yapamam, bende işe yaramaz.” şeklinde düşünceler geçmişse bu kişi de kendisini karamsar ve isteksiz hissedecektir. Bu satırları okuyan her insan kendine göre bir değerlendirme ve yorumlama yapar, sonuçta ortaya çıkan duygu ve davranış bundan etkilenir. Yani kişinin duygusal tepkisi doğrudan durumdan (örneğin burada yazıyı okuma) değil, durumla ilgili düşüncelerinden etkilenir. İnsanlar gerilim, baskı altında oldukları zaman net ve açık düşünemezler ve düşünceleri bir biçimde çarpıklaşmaya başlar. Bilişsel davranışçı terapi, kişilerin sıkıntı verici düşüncelerini saptamalarını ve bu düşüncelerin ne kadar gerçekçi olduğunu incelemelerine yardımcı olur. Ardından uygunsuz düşünceleri değiştirmeyi öğrenip içinde bulunulan gerçekliğe uygun düşünülmeye başlandığında kişi kendisini daha iyi hisseder. Sorun çözme ve davranış değişikliği en çok ele alınan konulardır.

Side bar